Sık Sorulan Sorular

Çocuğum ateşi kendi kendine geçer mi? Sirkeli bez işe yarar mı?

Bu sorunun cevabı yaşa ve hastalığa ve mevsime göre değişir olmalı.

  • Eğer bebeğiniz ilk 1 ay içerisinde ise bir yenidoğandır ve ateşli olmak demek onun acilen hastane koşullarında değerlendirilip, tetkiklerin devamı ve ateşin seyri için büyük ihtimalle hastanede yatırılması demektir. Bunun nedenleri;
    1. İlk bir aylık süreci yaşayan insan vücudunun, bu süreçte bağışıklık sistemi yetersiz grubunda yer alması. Örneğin, dudağımızda sadece bir uçuk yapabilen virusun bile bebeğin beyin hücrelerine ilerleyebilmesi
    2. İlk 7 gün kendini gösteren ateşin anneden doğum esnasında geçebilecek enfeksiyonlardan veya doğum sırasında hastaneden kapılabilecek mikroptan kaynaklanma ihtimali.
  • Eğer bebeğiniz 1ay-3ay arasında ise erken süt çocuğu dediğimiz dönemdedir ki, burada ateşin kaynağının %8-10 ihtimalle ciddi bir kaynaktan olma ihtimali söz konusudur. Araştırmalarda, rektal yoldan 38C ve üzeri ateşle acil servise başvuran bu yaştaki çocukların %4 ila 25’i oranında ciddi bir rahatsızlıktan kaynaklanabildiğini gösteriyor. Bu dönemde en sık görülen ateş kaynakları sonuçları çok ciddi olmayan viral solunum yolu infeksiyonları ve sonuçları ciddi olabilecek idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Bunların ayrımını yapmak ve tedavi etmek, klinisyeninizin sanatını kullanarak gerçekleştireceği marifetidir. Bu nedenle bu aylarda da önerimiz, eğer ateşiniz 38 C yi görüyorsa, ateşli bebeğinizin doktora götürmenin zamanı gelmiş demektir. Her anne babanın, bu dönemde ideal oda ısısı ve bebeğin vücut ısısı konusunda doktorundan doğru bilgileri almış olması önemlidir.
  • Eğer çocuğunuz 3 ay-3 yaş arasında ve ateşli ise, araştırmalar sizin bebeğinizin rektal yoldan 38.5 C ve üzerinde olduğunda bunun ciddi bir hastalıktan kaynaklanma ihtimalinin %2 ila %4 oranlarında olduğunu gösteriyor. Bu dönemde ateşli çocuğunuzun ateşinin derecesi, ateşi düştükten sonra eski aktivitesine ve etrafa ilgisine bağlı olarak, 1-2 gün ateşin seyrini izleyebilirsiniz.
  • Eğer çocuğunuz 3 yaşından büyük ise, konforunu bozmayan ve 39 C yi bulmayan ateşin kaynağının ciddi olma ihtimalli binde 5 ten azdır. Destekleyici tedaviyi evde sürdürebilir, endişe ettiğiniz noktada doktora başvurmanızı öneririz. Sebebi ciddi olmayan ateşler genelde üst solunum yolları enfeksiyonları ile kendini gösterir, burnu akmaya başlar ve 3.günden sonra kaybolur, kaybolmasa da çocuğunuz bir önceki günden daha iyi görünür.

Ağızdan alınan ateş düşürücüler, her seviyede ki ateşi normal sınırlara getirmeye çalışır. Vücudun dışına uygulayacağınız ıslak pansuman, vücut ısısı 39 C’ye yaklaştığında etkilidir. Yarattığı üşüme ve titreme nedeniyle (biz buna tremor diyoruz) ateşi 38’in altına indirmekte başarısızdır. Burada bezlerin ılık suyla ıslatılması önerilir, sirke kullanmanın ateşi düşürdüğüne dair bir kanıt yoktur. Bezlerin doğru yerlere, büyük damarların vücuda yakın geçtiği kasık, koltuk altı ve boyuna koymanın faydası daha çoktur.

Bebeğim gündüzler uyuyor, gece dalamıyor, ne yapmalıyım?

İlk 1 yaşın sonlarına doğru bu sorunu birçok bebek yaşar. Bu döneme kadar geceleri gündüzlerden fazla uyudular, ancak henüz beklediğiniz kesintisiz gece uykuları için henüz erken. Muhtemelen en uzun uykusu, gece uykusunun erken saatleri olacaktır. Eğer şanslı ebeveynler iseniz 6 saatlik kesintisiz uykuları görebileceksiniz. Gündüz en az 2 kez uyuması gerekecektir, ancak gündüz evde neler olup bittiğini anlayan bebeğiniz uyumamak için direnebilir.  İdeali öğleden önce kısa öğleden sonra daha uzun bir gündüz uykusudur. Bunu sağlayamazsanız öğle yemeğinden hemen sonra uyutmaya çalışın. Karanlık bir odaya geçmek veya bebek arabasında gezdirmek gerekirse bile bunu sağlamaya çalışın.  Eğer uyumazsa akşam saatlerine kadar huzursuzlaşır ve gece uykusu da muhtemelen bozuk olacaktır. Sabah erken uyanma (05-06 civarı) yaz aylarında görülebilir bir durumdur, geç yatırmakla çözülmez, muhtemelen aynı saatte uyanacaktır. Odasını ışık almayacak şekilde engelleyebilir ve sabaha yakın besleyebilirsiniz. Uykuya dalmakta ve sürdürmekte güçlük varsa, şu listeyi gözden geçirin:

Bebeğiniz yeterince temiz hava alıyor mu? Araştırmalar saat 14 .00 ten sonra gün ışığına çıkarılan bebeklerin geceleri daha rahat uyuduğunu ortaya koymuştur.

Bebeğiniz gündüz yeterince uyuyor mu? Bir bebek gündüzleri yeterince uyumuyorsa, gece uykularının daha çok bölünme ihtimali vardır

Gündüzleri çok mu uyuyor? Gündüzleri bir seferde 3 saatten fazla uyumasına izin vermeyin, yoksa gece uykusu etkilenir. Öğleden sonra akşama doğru uyuyorsa 30 dk ile sınırlandırın.

Yeterince uyaranla karşılaşmıyor mu? Bebeğinizin dolaşmasına, yeni deneyimler yaşamasına ve çevreyi keşfetmesine izin verin. Bebekler en çok öğleden sonraları ve akşamın erken saatlerinde hareketleri oldukları için bu zamanlar oynamak ve dışarı çıkmak için uygun zamanlardır.

Çok fazla uyarana maruz mu kalıyor? Uykusu gelmeye başladığında bebeğiniz çok fazla uyarana maruz kalıyorsa geceleri uykuya dalması zor olabilir. Yorgun olduğunu gösteren işaretlere karşı tetikte olun (esneme, başını çevirme, gözleri ovuşturma) ve aktiviteyi azaltın.

Yatma zamanı yeterince erken mi? Bebeklerin çoğu akşam 6.30-7.30 civarında uyumak ister. Bebeğiniz daha geç yatağa gidiyorsa onu her gün 15 dk erken yatırarak istenilen saate çekin.

Vücut ısısı normal mi? Bebeğiniz üşürse nefes alışverişlerindeki ritm değişerek kendini uyandırır. Çok sıcak ortam bebeğin burnunun tıkanmasına ve daha kötüsü uykusunda nefesinin aniden durmasına neden olur. İdeal oda sıcaklığı 22-23 C nin altındadır.

Oda çok mu aydınlık? Bebeğinizin odasında belli-belirsiz bir ışık kaynağı olmalı, düşmeleri önlemek için bu ışığın yol üzerinde olmasında fayda vardır.

Beklentileriniz çok mu yüksek? Anne sütü ile beslenen bebekler formül sütlerle beslenenlere göre daha sık uyanır. 1 yaş civarındaki bebekler bile gecede enaz 1 kez uyanırlar.

Büyük kardeşiyle aynı odada uyuyan bir bebek daha çabuk sakinleşebilir.

Uyumayan bir bebeğiniz varsa, birisi size bırak ağlasın demiş olabilir. Fakat küçük bebekler sizin yakınlarda olduğunuzu düşünemezler. Anladıkları tek şey terk edildikleridir, bu yüzden ağlarken onu bırakmanız negatif bir psikolojik etki yaratabilir. Kontrollü uyumayı savunan görüşler bile 6 ayın atındaki bebeklerde uyku eğitiminin denenmemesi gerektiğini savunurlar. 9 aydan büyük bebeklerin uyku eğitimi için kontrollü uyutma tekniği kullanılabilir. Bu teknikle ilgili ayrıntılı bilgiyi çocuk hekiminizden alabilirsiniz.

Bir tek cep telefonu ile susuyor ve yemek yiyor, bu durum bebeğime zarar verir mi?

Özellikle ilk 20 ayda çocuğunuz sizden ve çevresinden alacağı tepkiler sayesinde becerilerini geliştirecek, kişiliğini oturtacak ve  yaratıcılığını ortaya çıkartacak. Ekran karşısına geçen bir çocuk edilgen bir durumda kalır ve böyle olmayı öğrenir, en iyi ihtimalle her zaman böyle bir uyaranla eğlendirilmeyi bekleyen bir çocuk olacaktır.

Düzenli olarak uzun süre televizyon izlemek çocuğunuzun konsantrasyon yeteneğini etkileyebilir. Amerikan Pediatri Akademisi tarafından yapılan bir araştırma sonucunda, bir çocuğun okulda konsantrasyon problemi yaşama olasılığının, her gün izlediği 1 saat televizyon karşılığında %10 artmış olarak bulunmuştur. Yani günde 3 saat televizyon izleyen bir çocuğun, yedi yaşına geldiğinde okulda dikkat dağınıklığı yaşama ihtimali yüzde %30 daha fazladır.

Daha dramatik bir örnek dünya tarihindeki yerini aldı. 1970- 1980’li yıllarda Romanya ‘da Sosyalist devrimin en popüler zamanlarında doğum kontrolü yasaklanmış, bebeğini düşürenler hapis cezası almış, devlet istenmeyen çocukların kendi yurtlarında büyütüp, isterlerse ailelerin 12 yaşlarında çocuklarını alabileceğine dair propagandalar yapmıştı. Bu dönemde kayıtlar 100.000 kadar çocuğun devlet yurtlarına alındığını gösteriyor. Romanya ekonomisinin kötüye gitmesiyle kalabalık yurtlarda yaşayan çocuklar ilgiden mahrum kalmış, çoğu kez televizyon karşısında, yanyana beşiklerde, aylarca yıllarca büyütülmüştür. 1982 yılında çöken rejim sonucunda yurtlar kapatıldı ve çocuklar Avrupa’nın diğer ülkelerindeki insanlar tarafından evlat edinildi. İngiltere’de evlat edinilen çocuklar incelendiğinde %10’unun otizmli olduğu görüldü ( normal şartlarda toplumdaki oranı binde 1). Bunlar Çavuşesku’nun çocukları adını alarak tıp literatüründeki yerini buldu. Bu dramatik sonuç insanın çevreyle etkileşiminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Yakın zamanda 3-7 yaş arasında çocuklar arasında yapılan başka bir araştırmada, evde bulundurulan her bir dokunmatik ekran için, ortalama 15’er dakika kısa uyku anlamına geldiği gözlenmiştir. Kısa uyku, obezite riskini ve düşük okul performansını beraberinde getirir.

İowa Üniversitesi araştırmacılarına göre; çocukların yatak odalarında media ( TV, oyun konsolu) bulunmasının, daha çok şiddete eğilim, bağımlılık ve agresif davranış, daha düşük okul performansı, obezite riskinde artışla bağlantısı gösterilmiştir.

İki yaşından küçük bir çocuğu televizyon karşısına koymayın. İki yaşından büyük çocukların ise 30 dakika ile sınırlandırın. Çocuk programları genelde eğitici programlar olur, yanında bulunup izlediği şey hakkında onunla konuşun. Çocuğunuz oyun oynarken asla odada televizyonu açık bırakmayın.

Bebeğime hepatit ve diğer aşıları yaptırırsam hayat boyu korur mu?

Her gelişmiş ülke, canlı doğan bir bebeğin sağlıklı bir erişkin olabilmesi için kaynaklarını sonuna kadar  kullanarak varlığını sürdürmüştür. Günümüzde temiz su kaynaklarına ulaşım, beslenme imkanlarını düzelmesi ve aşılar sayesinde artık çocuklar enfeksiyondan ölmüyorlar. Hepatit, kızamık, menenjit gibi kalıcı sonuçları olabilecek bu hastalıkların, aşısız çocukları bulamayacağını düşünmek, otobanda karşıdan karşıya gözü kapalı geçmekle eşdeğer bir risk almak demektir. Eğer binde bir şans, sizin çocuğunuzu bulursa sağlıklı bir hayatı olabilir demektir. Özellikle ilk 2 yıl tekrarladığımız aşılamalar, okul ve ergenlik döneminde de verilen tekrarlama dozları sayesinde erişkin yaşamda onları hastalıklardan korumaktadır.

Emzik kullanmamızın bir sakıncası var mı, kullanırsak ne zaman bıraktırmalıyız?

Emzik bebeği rahatlatabilir, akıllıca kullanıldığı takdirde emzik vermek çok işe yarar. Bebeğinin emziği hangi ayda ve günün hangi saatinde kullandığına bağlı olarak önerimiz değişiyor. Bu konuda ortak görüşler şu şekildedir;

Emziren bir anneyseniz ilk 6 hafta emzik kullanmayın.

İdeal olan emziği uyku ve kolik zamanlarıyla sınırlamaktır.

Her huzursuz olduğunda bebeğinize emzik vermeyin (kırılması zor bir alışkanlığa dönüşür)

Her iki kullanım arasında emziği yıkayıp temizleyin

Emzik yıpranmış görünüyorsa atın

Emziği şekere yada bala batırarak kullanmayın.

Emziği bebeğin boynuna bağlamak için ip veya kurdele kullanmayın.

Faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz; bebeği rahatlatır ve uykuya dalmasına yardımcı olur, uykuda kullanıldığında bebeğin solunumunu düzenler ve ani bebek ölümü sendromu ihtimalini azaltır.

Zararları şu şekilde öne sürülüyor; gündüzleri kullanıldığında dil gelişimini engelliyor, uzun süreli kullanımda ön dişleri öne ittiğine dair görüşler var.

Emziğin sadece uyku zamanlarında olması gerektiği konusunda net olun. Çocuğunuzun emzik emerken oyun oynamasına ve konuşmasına izin vermeyin. Dünyada emziğin ne zaman bırakılması gerektiğine dair farklı görüşler var, bazıları bebeğin ilk doğumgününde, bazıları 3 yaşına girdiğinde bırakılması gerektiğini söylüyor. Çocukların çoğu büyüdükçe emzikle daha az ilgilenmeye başlarlar, kendiliğinden bu bağlılığı azalttığını görüyorsanız, bazı akşamlar emziksiz uyutmayı deneyin. Çocuğunuz yeterince büyükse, onunla emzik kullanmak hakkında konuşun. Artık emziği bırakacak kadar büyük olduğunu söyleyin, çocuğunuzun bu konuda ne düşündüğünü sorun. Çocuk emziği kesinlikle bırakmak istemiyorsa, konuyu tekrar açıncaya kadar vermeye devam edin. Çocuğunuz bırakma konusuna sıcak baktıysa, geceleri emzik yerine ona en sevdiği oyuncağı ile yatmasını teklif edin. Masalsı şeyler bazı çocuklarda faydalı olabilir. Mesela gece bir emzik perisi gelip, emziği alıp yerine bir hediye bırakabilir, ya da çocuğunuzu yeni bir diş fırçası ile değiş tokuş ederek emziği teminat olarak diş doktoruna/çocuk doktoruna bırakabilir.

Anne sütünü ne zamana kadar almalı? Bırakmıyor, ne yapmalıyım?

Dünyadaki bu konudaki ortak görüş, 2 yaşına kadar anne sütü almaya devam etmesidir. Fakat emziren bir çok anne geçerli sebepler yüzünden bebeklerini sütten kesmek ya da sütü azaltmak isterler. Bebeğinizi memeden kesme kararı karmaşık ve duygusal bir olaydır.  Bebeğiniz için travmatik, sizin içinde rahatsız edicei bir durum olacağı için emzirmeyi birden bire kesmeyin. Sütten kesmenin vakit aldığını kabul edin, emzirmeyi bıraktığınız her öğünde meme yerine bir biberon yada bardak süt verin, bu her iki hafta için birer kez yapılmalı. Bebek bu konuda isteksiz ise, meme haricinde bir kaynaktan süt alma fikrine alışması için sütünüzü sağarak verin. Eğer bebeğiniz biberonu sizden almıyorsa babasının denemesini isteyin ve bu sırada dikkat dağıtmamak için yanlarında durmayın. Ayırma haftalarında bebeğinize bol bol sarılın, kendini reddetmiş hissetmesin. Yine bebekler emmeyi kucağa alınmakla eşdeğer gördükleri için, biberonu otururken değil kucağınızda vermeye çalışın. Eğer geceleri de emiyorsa, emzirmeyi bıraktığınız son öğünler, uykudaki öğünler olsun. Uyku ve sabah erken emzirmesine birkaç hafta daha devam edebilirsiniz.

Çocuğum hiç acıkmıyor, gıdasız kalır mı? İştahsızlığa karşı ne yapmalıyım?

Son yıllarda ülkemizde ve batı ülkelerinde, konsantre beslenme (az hacimdeki besinlerin yüksek enerji ve besin değeri içermesi), hareket imkanlarının azalması, toplu konutlarda yaşam ve artan refah seviyesi nedeniyle çocuklarımızın beslenme bozukluklarının yönü değişti. Çocuklarımızın sadece %3’ü eksik beslenme, ancak %20’si fazla beslenme ve obezite ile mücadele etmektedir. İştahsızlık olarak adlandırılan durum muhtemelen doğanın obezite hastalığına karşı geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır, bunu böyle düşünmekte fayda var. Yine bu konuyu yaşa göre irdelemekte fayda var. Çoğunlukla şikayet edilen zaman bebeğin 12. Ayından sonra gelen zamandır.. İlk yıl ağzına verileni yutan ve ayda enaz 500g alan bir bebek, 1-2 yaş aralığında beslenmeyi reddeden, seçici davranan, çok hareketli ve ayda 150-200g alan bir çocuk durumuna gelir. Bu durum çocuğun doğal gelişiminin bir parçasıdır. Bu yeni gelişen duruma anne ve babaların uyum sağlaması güç olur. Çocuk içinse bazen oyun, bazen işkence olur. Oyun olması da, işkence olması da yanlıştır, yemek yemek sosyal bir davranış olup iletişimin arttığı zevkli anlar olmalıdır.  İlk başta aldıkları besinler konusunda tüm çocukların denetlenmesi gerekmektedir. Tek başına bırakıldıklarında küçük çocuklar yeterli beslenemezler. 1-2 yaş aralığındaki çocuklar yavaş yerler, etrafı batırırlar ve dikkatleri kolayca dağılır. Bu nedenle çocuğunuzun beslenmesi için ona yeterli zaman tanımanız önemlidir. Yemek işini aceleye getiriyor olabilirsiniz, zamanı uzatın, masaya oturun ve sizde onun karşısında yiyin ki, bu yaşlarda çoğunlukla sizi taklit ederler. Tat duyusunun gelişmesinde aile alışkanlıkları önemli rol oynar. Her şeyden önce kendimizin sevmediği yiyecekleri çocuklarımıza sunmalıyız. Çocuk eğer 2 yaşına kadar hiç ıspanak yememişse ıspanağa karşı nefret geliştirme olasılığı yüksektir. Yanında ıspanağı annenin hiç sevmediği kati şekilde konuşulmamalıdır. Bu yaş grubundaki çocuklar sebzelere nazaran meyveleri daha çok tercih ederler. Besin değeri açısından sebze ve meyve aynı grupta bulunan birbirinin yerini tutabilen besinlerdir. Israrla sebze yemesi için çocuğunuzla inatlaşmanıza gerek yoktur. Son olarak da, beslenme sorunu olan çocuklar genelde uyku sorunu da olan çocuklardır. Genelde geç yatıp geç kalkan, belirli bir gündelik düzeni olmayan çocuklardır. Bazen uykunun düzene girmesiyle beslenme sorunu da çözülür.

Sonuç: çocuğunuz hayatının ikinci yılında artık o kadar hızlı büyümeyecek. Daha az yiyebilir. İştahına güvenin, yemeğe zorlamayın.

Yeni bir gıda verirken nasıl denemeye başlamalıyım?

Bebeğin diyetine yeni bir gıda eklemek için öncelikle bebeğin en keyifli olduğu zamanı seçmelisiniz. En iyi zaman öğlene doğru olan iki emzirme arasıdır. Bu ara yeni bir şeyi denemek için istekli olabileceği bir zamandır, Her bebek geçiş dönemini rahat kabul etmez. Bebeğinizin tepkilerine kulak vererek ilerleyin. Önce tek bir öğün ile beslenmeye ve birkaç tatlı kaşığı miktarlarında başlamalısınız. Talep ettikçe o öğün için kaşıkları arttırabilirsiniz.

Yeni besinleri 3-5 gün ara ile bebeğinizin diyetine ekleyin. Aynı günde birden fazla ek besine başlamayın, böylece istenmeyen bir reaksiyon olduğunda hangi yiyeceğin neden olduğu anlaşılabilir. Bebeği almadığı besinler için zorlamayın, 1-2 gün sonra tekrar deneyin. Araştırmaların sonucuna göre bir besin ne kadar fazla sunulursa bebeğin onu o kadar kolay kabullendiği yönündedir.

Bebeği kucakta, sallanmayan salıncakta, ana-kucağında, oturabiliyorsa mama iskemlesinde beslemek en doğrusudur. Yatarak kaşıkla beslememelisiniz. Beslenme aynı saatte olmalı, çevrede dikkat çeken etkenler olmamalıdır. Besleyen kişi bebeğin istek, açlık, tokluk belirtilerine duyarlı olmalıdır. Karşısında yemek yenerek örnek olunmalıdır.Bebeğin beslenmesi sırasında ağzını kapatması, başını çevirmesi, kendini döndürmesi doygunluk belirtisi olup bebek bu aşamadan sonra yedirilmemelidir.

Hastalık ve diş ateşlerini nasıl ayırt edebilirim?

Eğer bebeğinizde ateş görürseniz, yükseldiği derece, beraberindeki semptomlar ve bebeğin ayı bu konuda karar vermek için gerekli bilgiler olacaktır. Bu konudaki ortak deneyimler dişin diş etini yardığı gün, bebeğin ateşinin 37.8-38 derecelere çıkabildiği yönündedir. 38 C üzerinde bir ateşin diş kaynaklı olma ihtimali düşüktür. İkinci konu eşlik eden semptomlar. Eğer bebeğinizin ateşi 38 C ‘nin altında olmasına rağmen keyifli görünmüyor, yemeği reddediyor, öksürüyor, kusuyor ise burada diş çıkarmadan söz etmek olanaksızdır. Üçüncüsü bebeğinizin ayıdır, diş çok erken çıksa bile 5 ayın öncesinde çıktığı pek görülmemiştir, küçük bebeklerde ateşi dişe bağlamak mantıklı olmayabilir. 12-15 ayda halen diş çıkarmaya devam ederler ancak artık büyüdüğü için ateşle belirti verme ihtimalleri düşüktür.  10     Yürüteç kullanmamın bir sakıncası var mı?

Çocuğuma ne zaman ve nasıl tuvalet eğitimine başlamalıyım?

Lazımlık kullanmayı öğrenmek, çocuk hazır oluncaya kadar beklediğiniz takdirde süreç kolay olacaktır. Çok erken başlarsanız, daha uzun sürer ve süreç esnasında daha fazla kaza olur. Çocukların çoğu bu eğitimi 2.5-3 yaş arasındaki dönemde alır. Büyük tuvaletlerini küçükten daha önce tutmaya başlarlar. Süreç ne kadar uzun olursa olsun sonucun aynı noktaya varacağını düşünerek rahat olun. 2 yaşına yaklaşırken çiş ve kaka yaptıklarını fark etmeye başlar, çıplak olduklarında çişin yapılış şekline veya çiş birikintisine bakarlar. Ancak gerekli kontrolü sağlamaları için genellikle 1 yıl daha gereklidir. Hazır olduğunu anlatacak bazı belirtiler vardır, bunları gözlemleyin;

  • Gündüz size çiş yada kaka yapmakta olduğunu size söyler
  • Gündüz uykusundan sonra altı hala kuru, 2 saatten daha uzun süre kuru kalıyorsa
  • Çocuk bezini çekiştirip ıslak bir bez istemediğini anlatabilir
  • Lazımlıkta oturmak hoşuna gider, bazen arkadaşlarını görünce lazımlık isteyebilirler
  • Lazımlığı kullanacak yeterli fiziksel beceri, yürüme, yardım almadan kalkmak gibi..
  • Yeniden gebeyseniz ve yakın zamanda yeni bir bebek gelecekse eğitimi birkaç ay erteleyin
Kreş ve ana okuluna başlayan ailelerin çocukları sürekli hasta oluyor, benim çocuğumun hasta olmaması için neler yapmalıyım?

Çok sık hasta olan ve okula giden bir çocuğunuz varsa, öncelikle bir insan vücudu, mikroplar ve çevreyi ele almalıyız ki, bazen ortada tek bir sebep olmuyor. Çocuğunuzun bünyesine ait özel bir durum var mı? Bunu bilmeliyiz, örneğin; toz-polen alerjisi, hava yolu hassasiyeti, geniz eti gibi çocuğunuza has özellikler mevcutsa, okulla birlikte fazlaca hastalanacağı ortadadır, bunun için spesifik bir yaklaşıma ihtiyacınız var demektir. İkincisi virüsler, aslında ailelerin bilmediği biz hekimlerin hakim olduğu bir konu hangi virüsün hangi ayda dolaşımda olduğudur, eğer okula gidecekse o ay mevcut olan virüsle karşılaşmaması ve hiç hasta olmaması pek mümkün gözükmemekte. Tabiki aşılılar hariç, influenza aşılaması sayesinde çocuğunuz enaz 2 ateşli hastalık atağından kurtulabilir. Diğer virüslere ait ne yazıkki aşı bulunmamaktadır. Üçüncüsü çevre, kalabalık bir sınıf, havalandırılmayan ortamlar, dış mekanın olmadığı kreşler, sigara dumanına maruziyet, el yıkama eğitimi almamış bir çocuk sık hastalanmaya adaydır. Özellikle el yıkama konusunda hassas çocuk ve bakıcılar bir çok ateşli hastalıktan korunur. Bunları önem sırasına sokacak olursak, birinci sıra çocuğunuzun genetik yapısı-bünyesi, ikincisi el yıkama, üçüncüsü aşılardır. Bilindiğinin aksine C vitaminin kış hastalıklarını önlediği araştırılmalarda gösterilememiştir. Omega-3 desteğinin (balık yağı) bağışıklık sistemine olumlu etkilerinin olduğu tıbbi olarak gösterilmiştir.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.